Bedel ödemek lazım!
Bedel ödemek lazım!
Eskiden bir ilke vardı, bir duruş, dava adabı vardı, dava adamları, DAVA’nın ADAM’ ları vardı. Şimdilerde adamların davası var. Dava “ADAM” üretmeyince, farklı hesap peşinde koşan adamlar “Dava” üretir oldu.
“Hey “canlı” idik hey “can” verirdik, yırtık dinimizi yamadık dünyamıza. Dinde gitti dünya’ da elimiz’ den” demiş diyen. Ne güzel de demiş. At üstünde her yiğit duramaz, meğer er yiğit azmış velhasıl kelâm her fetva’ ya müsait olduk.
Ömer’ler kapı önüne konuyor ve herkesçe seyrediliyor. Hanlarla külhan ağalarının aynı kurnadan su dökündüğü, günah hamamlarında kir yerine ar döktüğü bir devran yaşıyoruz…
Bir değirmendir bu dünya…
Öğütür inandığını yaşamayanları, kervanı yolda düzmeye çalışanları, fikrinde sebatkâr olamayanları!
Bir değirmendir bu dünya…
“Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır? (Cahit Zarifoğlu)
Alışınca o tatlı suyuna, Zamanla başörtüsünün manası gitti şekli kaldı, mazlumu zalim, markisti şakird, şakirdi mücahid, mücahidi müteahhit yapar, idol olacakları sana yasaklatıp geleceğine ipotek koyar!
Sonuç, Ilımlı İslamcı, AB’ci, ABD’ ci, faiz’ ci, LGBT’ci Müslümanlar peydah oldu. Bunlar hayaldi gerçek oldu!
Eskiden İmam Hatip sayısı azdı. Lakin Hakkı ve Dava’ yı dünyalara değişmeyecek yiğitleri vardı. Şimdilerde sayısı çoğaldı, şuuru boşaldı gibime geliyor…
Dünya için neler denmedi ki, “yalan dünya” dendi en başta. “Bir değirmendir bu dünya” dendi. “Yolun sonu” dendi. Kimileri “uzun ince bir yol” bildi onu; “iki kapılı” bu hanı bir yolcu gibi geçip gitti. Kimileri sımsıkı sarıldı ona, hiç ölmeyecekmiş gibi; aldandı.
Hayatları güzelleştiren o çilelermiş işte.. Şu zamanda şu rahatlıkta hiçbir şeyin önemini kalbimizde hissedemiyoruz. Bedel ödemek lazım.
Selam ve dua ile…