Büyüklerimizi unuttuk, Küçük adamlar olduk…
Büyüklerimizi unuttuk, Küçük adamlar olduk…
“Aile” cennetin dünyadaki numunesidir. Fıtridir, huzur ve sekinetin üretildiği müstesna kurumdur. Sağlıklı birey ve huzurlu toplumun temeli mutlu ailedir.
Eskiden sülale vardı, akraba vardı, bir avluda yaşayan geniş aile vardı. Eskiden nefisler bu kadar kirli değildi, hal hatır sorulur, akraba eş dost, konu komşu saygısı vardı…
Kalpler inceydi mahalleli birbirlerine yardımcı olurdu, şimdi karşı komşudan bir diş sarımsak bile istenilmiyor…
Her gün yaşanacak bir şey vardı, herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı…
Şimdi herkes yoğun, yorgun ve tek başına…Dünyaya o kadar daldık ki; erdemlerimizi unuttuk. Ve sonra dünyaya dağıldık herkes kendi derdine o kadar üzüldü ki; sokakta ağlayan çocuğu, saksıda kuruyan çiçeği, yağmuru bile unuttuk.
Sokakta karşılaşsak tanımayacağımız insanlar için kavga ederdik aynı sülaledeniz diye. Şimdi bir “çekirdek aile” kavramını çıkardılar, ne aile kaldı, ne akraba, ne sülale. Gittikçe erozyona uğruyoruz.
Biz bayramları deniz kenarında tatil sandık. Hafta sonlarını da birleştirince çok uzaklara gittik. Bizi dört gözle bekleyen büyüklerimizi, yaşlılarımızı unuttuk.
Çekirdek aile ile kültür aktarımı mümkün değil. Yaşlılarımız kültür hafızalarımızdır. Sosyal arşivimizdir. Mazi ile istikbal arasında köprüdürler. Çekirdek aile bu köprüleri yıkmak demektir. Büyük ebeveynin yeri bakımevleri değil torunlarının yanıdır.
Önce geniş aile yerini çekirdek aile aldı. Şimdi bu da yok edilerek ailesiz bir toplum ön görülüyor, hatta cinsiyetsiz (tek cinsiyette çok tercihli-LBGT) bir toplum ön görülüyor, çocuklar ise ellerine birer tablet/phone verilerek çoktan aileden kopartıldılar bile.
Büyükbabasını veya büyükannesini sevmeyen torunlar, torunlarına vaktinden ve cebinden fedakârlık yapmayan büyük ebeveynler mirası aktaramaz. Manasız bir çekirdek aile kültürü bütün dünyada kuşaklar arası uçurumu büyütüyor ve klasik kültür yeni kuşaklara aktarılamıyor.
Evlerde huzur kalmadı huzurevleri çoğaldı, evlerde ana kalmadı anaokulları çoğaldı.
Toplumsal alt üst oluşlar yeni bir çağın habercisidir. Biz Müslümanlar olarak akıntıya kapılan değil akıntıyı sürükleyen taraf olmalıyız. Eğer küresel şeytanların planı tutarsa çok değil bir nesil sonra çocuklarımız cinsiyetsiz dijital zombilere döner.
Nerede Muhammedî düsturların kainatı kucaklayan sonsuz nuru?
Bıraktık mı?
Unuttuk mu?
Yoksa kandırdık mı kendimizi?
Selam ve dua ile…