Fetih; imhâ değil, ihyâdır
Fetih; imhâ değil, ihyâdır
İstanbul’un fethi; sînelerden taşan rûhların mücâdelesidir.
İstanbul’un fethi ile Fatih Sultan Mehmet Han, gönülleri fethetti. Dünya tarihinin akışını değiştirdi. Batılılar dünyayı sömürürken Fatih’in torunları kalplere kardeşlik ve ruh tohumları ekti, insan yeşertti üç kıtada.
“Geceler vardır dirilişe gebedir, fecr olur. Şehr-i İstanbul fetholunur, bir çağ kapanır bir çağ açılır…”
Peygamber efendimiz’in müjdesine nail olan, bir çağı kapatıp yeni bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet’in ve tüm ecdadın ruhları şad olsun…
Ne diyordu Üstad Necip Fazıl Kısakürek;
“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar,
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim,
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.”
Fetih ve Fatih’in ışığında nicedir kaybettiğimiz kayıp kimliğimizi ‘BİZ’i bulmak istiyoruz. İçimizde bir asırdır açılan boşluğu, fethin bitimsiz enerjisiyle doldurmaya çabalıyoruz.
Sanırım fetih bugün olsaydı bizim o malum akıllılar; “Ne işimiz var İstanbul’da?
Millet aç aç, surları mı yiyecek?
Karadan yürütülen gemiler Çin seddine ulaştı.
Toplar Kömürle mi çalışıyor?
Yeterli toplar nerede?
İstanbul fethedildi enflasyon fırladı,
Fetih’e harcanan para ile her semte çocuk kreşi yapardım,
Fetihe gerek yok, Haçlılar sizin namusunuza ilişmezler, İstanbul’u feth edince kim gidecek ki?
Topları Ecevit yaptı, vb.” ifadeleri dile getirirlerdi.
Fetih ancak çağının önünde olanlara müyesser olur. Çağını aşamamış olanlar beyhude çabalar, yenilir ve ümidini kaybeder sonra da teslim olur. İki yüzyıllık teslimiyetimizi sona erdirecek olanları yetiştirmek için uyumamalıyız.
“Neyleyim sensiz baharı?
Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin sina’yı birden.
Fatihim, önündeyim İstanbul’un. Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için. Sana durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.”
Selam ve dua ile…