Herkesi “SOL” tuşuna basarak müzik yapmaya zorlamayın!
Herkesi “SOL” tuşuna basarak müzik yapmaya zorlamayın!
Başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennem azabından kurtuluş olan içerisinde Kadir gecesini de barındıran Ramazan-ı Şerifin son günlerinde inanan – inanmayan, oruç tutan – tutmayan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun birinci gündemi Mayıs 14 de yapılacak olan seçim.
Sahurdan sonra sosyal medyaya bir göz atayım, değer verdiğim abilerimin yazmış oldukları yazılar, yapmış oldukları değerli paylaşımları okuyayım dedim, maalesef herkes vermiş mehteri, ortalık yanıyor.
Bilgisizlik, önyargılar, okumuş cehaleti, ezber tavırlar, gırla…
Tahmin edileceği gibi, linç üzerine linç…
Yazık.
Sanatçılar, yazarlar, şairler, akademisyenler, emekli asker ve emekli bürokratlar hepsi de siyaset uleması, ahkam kesiyorlar.
Mesela, artık Fazıl Say’ın müzisyenliği değil konuşulan.
Dünyanın sayılı piyanisti arasında yer alan bu isim, bir köşe yazarının da belirttiği üzere, “ne yazık ki ağzı bozuk, alt model bir Lütfü Türkkan profili” çiziyor artık.
Piyanosunun başından kalkmış, almış eline sosyal medya megafonunu, siyasete ve siyasetçilere ayar veriyor, ona buna çemkiriyor, birine git, diğerine gel diyor.
“Biz… Sanatçılar… 85 milyon… ” gibi ifadelerle kendisini “herkes adına konuşan” bir mevkide görerek siyasî diktelere gayret ediyor.
“Demokrasi, ehliyet, liyakat…” gibi başlıklarla herkesi bir kampta toplayıp canının istediği bir şahsı desteklemek zorunda bırakmaya çabalıyor.
Maalesef bu yıllardan beri kronikleşmiş bir durum. Ülkede tek söz sahibi kendileriymiş gibi ahkam kesmeler, kendileri gibi düşünmeyenleri her zaman hakir görmeler falan!
Hatta muhalif değilseniz bu zihniyet sahiplerine göre sanatçı bile değilsiniz…
Sanatçı olmanın asgari paradigması herhangi bir fikrin veya gücün yalakası olmamaktadır. Bu egemen güç hangi ideoloji olursa olsun.
Memleketimizde tek parti artığı yobazların dayatmalarına artık pabuç bırakmayan milyonlarca insanın ve onlarla aynı yolda yürüyen sanatçıların varlığını kabul edin lütfen Fazıl Say efendi. Herkesi sadece “sol” tuşuna basarak müzik yapmaya zorlamayın.
Ancak Fazıl Say ve aynı siyasi tornadan çıkmış, sözde sanatçıların üstenci kibirli dilleri, tek partili yılların küfü kokuyor.
Bu milletin bağrıyla bitişik olmayan şu ayrıksı otları, tüm milletin sanatçılarını sazan sepetine koyup basit bir “yenilgiler müdürü” nün destekçisi gibi gösterme illüzyonu yapıyorlar.
Ama tüm bunların acısını Türk siyasetinin demokratik ortamı kendi istediği gibi şekillenmiyor diye gözüne kestirdiği herkesten çıkarmaya kalkışmaları acıklı.
Ne yazık ki, vatandaşlarımızın müzisyenliğine saygı duyduğu kişilerin siyasi, sosyal konularda bu denli fikir ucubesi olması da ülkemizin bir başka talihsizliği.
Bir ülkenin gerçek bağımsızlığı devletten beslenen, birbirlerini büyüten, başkasının filizlenmesine imkan vermeyen iş, sanat ve medya dünyasını hegemonyası altına almış, sol, Kemalist, seçkinci kesimin vandallığa varan baskısının kırılmasıyla mümkün.
Selam ve dua ile…