Hoş görünün cılkı çıktı, surat asmak hakkımız!
Hoş görünün cılkı çıktı, surat asmak hakkımız!
Bir insanın Mü’min veya Müslüman oluşundaki kavramı Kur’an (Kitap) ve sünnet belirlemiştir. Bu belirleyiş, beşer unsuru değildir. İslami düşünceyi kabullenmiş kişiler, iman ettiği husuları ve islamın mihenk taşlarını esas alarak düşünür, konuşur, davranır.
Bu yüzden “Müslümanım” diyenler, kendilerinin Müslümanlığını Kur’an ve sünnet yoluyla teyit etmelidirler. Hak dine inandığı iddiasıyla bu esasların dışında her türlü fikir ve esası kabul edenler omurgasızlığının bedelini elbet ödeyeceklerdir.
İslam dışında uğruna mücadele ettiği her fikir bir gün kendisi ile savaşacaktır. Müslüman sadece neye inandığını değil neyi ne kadar seveceğini de bilir. İslam fıtri olanı güzel olanı iyi olanı sever.
“Allah güzeldir, güzeli sever.” Çirkinlik, bayağılık ve metalaştırma, bizi asil ve güzel olanı aramaktan alıkoymamalı.
Kimin neyi neden sevdiği/sevmediği belli olmayan bu çağda biz temellerimizi sağlam tutup neyi niçin sevdiğimizi/sevmediğimizi bilmek, söylemek zorundayız.
Öyle bir ortam inşa etmeye çalışıyor ki harama haram demek yadırganacak halini alıyor. Bir baba evladına İslami kurallarından birisini yap dese ya da evladının gayri islami bir davranışını yapma çağrısı yapsa bu gericilik (!) oluyor. Harama ‘haram’ demeyen neslini haramdan koruyamaz.
Bırakın başkasını kendi ailenize çocuğunuza bir şey söylemeye izin vermiyorlar. Çünkü o bir birey, aynı zamanda özgür. İnancını istediği gibi yaşama hürriyeti olmalı. Kendi sorumluluklarını bilmeli. Kötü alışkanlığı olursa sorumluluk kendisine ait olur.
Ne demek kötü alışkanlıklar edinirse bunun sorumluluğu kendisine ait olur, o zaman aile kavramı neden var?
İnsanlar sırf ünlü “geçici ünlülük” ve beğenilme arzusundan dolayı her şeyi yapabiliyorlar maalesef. Toplumsal ahlak diye bir şey varsa, o da, özel hayatı dışına taşan her eyleme, kişinin müdahale yapma zorunluluğu bulunduğunu düşünüyorum. Zira “herkesin kendi hayatı” kavramı o kadar da geniş değil, bir leş bütün mahalleyi kokutur. Herkesin kendi hayatı evinin içinde kapalı kapılar örtülü perdelerin arkasındadır.
Günümüz insanları kafalarına göre din ihdas ediyorlar. Başka haramlardan hareketle kendilerine uygun olanı helalleme peşindeler. “Bu çağda şu helal ama şu şu haram.” Allah’ın açık ayetlerine ve ikazlarina rağmen ilahî cezaya talip oluyorlar.
Bu ortamın oluşmasında dindarların da etkisi var aslında. Hoşgörü adı altında her türlü mel’anet normalleştirildi. Artık müslümanlar sesini çıkarmalı, tavrını koymalı. Haramlardan rahatsız olmamak iman problemi.
İsmet Özel’in dediği gibi; “Hoş görünün cılkı çıktı, surat asmak hakkımız!”.