Kaf dağının eteklerine varıp, zirvedeyim naraları atan insanlar görüyorum!
Kaf dağının eteklerine varıp, zirvedeyim naraları atan insanlar görüyorum!
“Adam 45 yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce, utanarak yanına yaklaşıp “hocam beni tanıdınız mı?” dedi.
İhtiyar öğretmen:
– Hayır tanımadım. Adam;
– Hocam nasıl tanımazsınız? Ben ilkokul öğrenciniz M…..
Hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu. Ben almıştım. Siz de “herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım” demiştiniz. Ben utanmış ve çok korkmuştum. Sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum. Sizden bir komut daha geldi. “Şimdi herkes gözlerini kapatsın.”
Ortalarda bir yerdeydim. Aranma sırası bana gelmişti. Saati cebimden sessizce almış, devamla, aynı sessizlik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. Sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiç bir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz.
Büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı…
Hocam düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi, o gün sizden almışım. Her aklıma gelişinde sarsıldım ve her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.
“Utancı bilerek yaşamak korkunç. Daha da korkuncu, bilerek yaşatmak.” der Edip Cansever.
Hocam siz bana o utancı yaşatmadınız. Yaşasaydım unutur muydum, doğrusu bilmiyorum. Ama beni utandırmamanızı hiç unutmadım.
Şimdi hatırladınız mı beni?
İhtiyar öğretmen yan yana oturdukları bankta öğrencisine yaslanarak:
– O olayı ertesi gün unutmuştum ben. Şimdi sen anlatınca hatırladım. Sizlere “gözlerinizi kapatın” dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım.
O yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı oluşsun istememiştim.
O sen miydin?
Bilmiyordum, nasılsın?”
Hikmetlerle dolu, muhteşem bir hikaye.
Ders vermek, ama verircesine değil, kalbe dokunarak…
Öğretmek, kafasına vurarcasına değil, ama ruhuna işleyerek…
Ve onarmak, ama bedenine çivilercesine değil, pansuman edercesine…
Unutulmamalıdır ki hiçbir kalbi kırarak oraya giremezsiniz.
Kalp kırarak üstün gelmeye çalışan insanlar, aslında kendi içlerinde ki ezikliği gizlemeye çalışanlardır. Herkes yaşattığını yaşayacaktır…
Belirli bir yaşa gelmiş, nezaketten yoksun, kaf dağının eteklerine varıp zirvedeyim naraları atan insanlar görüyorum.
Dobralık, doğruları kalp kırarak söylemek değildir. Biraz doldurun vicdanınızı, boş boş ağırlık yapmasın yüreğimizde…
Selam ve dua ile…