Kendini Bilmek
Kendini Bilmek
Kendini bilmek, şu soruların cevabını bulmak demektir:
“Niçin yaratıldın? Niçin dünyaya geldin? Kimin mülkünde yaşıyorsun? Dünyadan yolculuğun nereye? Âkıbetin ne olacak? Mahşerdeki hesaba hazır mısın? Âhiretin için ne hazırladın?..” (Osman Nuri Topbaş)
Bu soruları kendine soran düşünüyor demektir. Düşünmek idrakı geliştirir, idrak gelişince iman hasıl olur, iman gelişince takva oluşur huzur daim olur.
Hiç bir maharet, yetenek ve rütbe, insan olmaktan daha öte ve üst değildir. Tüm gayretler insanlığı aşmak için değil, insân-i kâmil olmak içindir. Ölçümüzü de kaybettik ölçeğimizi de… “Ağrı Dağı’nı ben, Hasan Dağı’nı dedem yarattı” türünde bakışlarımızı başkalarına yöneltmek yerine aynı gözlerle kalbimize bakıp önce kendimizi bilsek keşke. Kendini bilmek “Hududullah”a tabi olmanın özü nihayetinde.
Ey akvam-ı beşer; görevin değil ki senin her şeyi bilmek. Senin yegane görevin kendini bilmek. Çünkü kendini bilen, rabbini bilir. İmam-ı Şabi der ki; “bilmiyorum demek ilmin yarısıdır”. Yine İbrahim Ethem; “şeytanı en çok kahreden şey, alimin ‘bilmiyorum’ demesidir” demektedir.
İlim ile meşgul olan hiçbir şey bilmediğini, spor ile meşgul olan bedenine hükmedemediğini, yardım ile meşgul olan kimsenin derdini bitiremeyeceğini görür. Tekamül, ilerlemekten ziyade ne kadar geride olduğunu görmek; ilim, kendini bilmek ve cehaleti keşfetmektir.
Kişi, noksanın bilmek gibi hüner olmaz. Allah’ın hayrını istediği kuluna en büyük lütuflarından biri; kulunu eksiklerini, yanlışlarını bilmesiyle onu rızıklandırmasıdır. Eksiğini bilen, tam olmaya niyet ve gayret eder. Kendini mükemmel gören, kibrinde boğulur.
“Hakikat kapısının anahtarı kendini bilmek olsa gerektir. Zîra kendini bilen Rabb’ini bilir..” selam ve dua ile…