Köleler Olmasaydı Krallar Olmazdı!
Allah’ın Resulü insanların insanları ezmesine, insanların insanlara hükmetmesine engel olmuş, egemenliği zalimlerin elinden alıp sadece Allah’a vermişti. Oysa ki, batı medeniyetleri köleleştirilmiş insanların emeği ve dökülmüş kanları üzerine inşa edilmiştir.
Ne demişti Goethe, “en iyi köleler, kendilerini özgür zanneden kişilerdir.”
Zalimler, en çok “gönüllü köleleri” severler. Modernliğin köleliğini yaşayan hayatlar kendilerini çok özgür zanneden hayatlar olmuş. ‘Körlük’ ve ‘esirliği’ zirvede yaşıyorlar..
Kendilerini özgür zanneden “gönüllü köleler”, yaşanılan acıları sineye çekip türküler yakmasa bu acıları yaşatan bir avuç soysuza aynı acılar çektirilseydi, yıllarca iktidarları ele geçiren çirkef kurnazlar tarafından eziyet edilmez, yaşadığımız bu karanlık barbar çağ çoktan aşılmış olurdu. Kendilerini özgür zanneden “gönüllü köleler” olmasaydı, zalimler dünyaya hükmedemezlerdi. Ne saraylar olurdu, ne tapınaklar, ne sirkler ne de Romalı soyluların boş vakitlerini geçirdikleri o şahane villalar.”
Köleleri özgürleştirmek kolaydır ama kendilerini özgür zanneden köleleri özgürlüklerine kavuşturmak imkansızdır!
Bir efendi’nin olduğu bir yerde, gönüllü köleler hazır bulunur. Kölelik, efendinin varlık sebebinin, kendileri olduğunu bilmeyen cehaletin adıdır. Güçsüz kölelerin, güçlü efendinin, davranışlarını yönlendirip, kendilerine bağlı kılarak güçsüzleştirmesi ise köle-efendi diyalektiğinin ironisidir.
Hz Musa her gün zulüm gören hatta zulüm göre göre gönüllü köleler haline gelmiş bir halka gönderildi. Musa’ ya inananlar “ey Musa sen haklısın ama rızkımızı firavun veriyor” dediler. Yoksa günümüz insanları Hz. Musa dönemindeki insanlara mı benziyor?
İsmet Özel’in dediği gibi; “Belki firavunlar piramitlerini kırbaç altında inleyen kölelerin emekleriyle yükselttiler. Günümüzde olay biraz farklı. Köleler, ‘Belki ben de firavun olurum’
düşüncesiyle piramidin inşasına gönüllü olarak ve tebessüm ederek katılıyorlar.”
Ve bunun insanda ilk belirtisi amiyane tabirle yalakalık! Kendi ruhunu, özünü, izzetini kendi ayaklarının altında ezerek insan olma değerini yok ederek başlıyor her iki dünyada da kendini yok edişine.
Kapitalizmin kendine kölelik ettirme metodu değişerek gelişiyor. Çok ağır şarlarda ve zor kullanılarak sömürülen siyahi köleler bugün yerini her renk ve dinden milyarlarca gönüllü köleye bıraktı. Hangimiz bu kölelik zincirinin dışındayız? Az veya çok hepimiz köleyiz.
Çürümüş, İslâm dışı fikir ve siyasi sisteme karşı ancak “keskin” adamlar değiştirme refleksi geliştirebilir. Sezai Karakoç’u ölüm sessizliğine mahkûm eden gönüllü köleler, İsmet Özel’i de aynı kadere mahkûm etmiş. Fikir adamı diye sahneleri lüzumsuz yere işgal eden taklacı güvercinlerin olduğu bir yerde tabii ki bu gibi isimler tezgâhı bozarlar. Katıldığımız, katılmadığımız fikirleri olabilir, ama “radikal” diye kenara atıp taklacı güvercinlere bel bağlarsak yüzlerce yıl daha küfür sistemi içinde sözde çabalarız.
Selam ve dua ile…