Kudüs’ün Ezân’ı İsrâil’in Selâ’sı Olsun!
Kudüs’ün Ezân’ı İsrâil’in Selâ’sı Olsun!
Savaş en acımasız devletlerin halkı için dahi dramdır. Çünkü o topraklarda doğmayı kendileri seçmemişlerdir. Ama İsrail halkı için farklıdır. Zira onlar, dünyanın dört bir tarafından Filistin topraklarını gasp etmek için gönüllü geldiler. İşgale gelen ölebilir, işin doğasında var.
Bilmeliler; Filistinlileri yaka paça çıkartıp çöktükleri evlerde huzurla yaşamayacaklarını. Başkalarının mülküne el koyma devrinin bittiğini görmeliler. Can korkusuyla da olsa akıllarından dahi geçirememeliler bu işgale ortak olmayı artık.
Zulüm bir savaş sebebidir. Nitekim Yüce Yaradan Kur’an’ı Kerim’de;
“Savaşa maruz kalanlara, zulme uğramaları sebebiyle mukabele izini verilmiştir. Elbette Allah onları zafere erdirmeye de kadirdir. (22/hac 39)
“Allah kötü sözün seslendirilmesini sevmez. Ama zulme uğrayanlar hariç. Allah Semî’dir/her şeyi duyar, Alîm’dir/her şeyi bilir” (4/Nisa 148). Buyurmaktadır.
Tamam Aksa Tufanı hareketi matematiksel olarak makul görülmeyebilir. Ama unutmayalım ki, Filistinlilerin yıllardır yaşadıkları zulümden kurtulmalarının tek yolu, ölüm bahasına yarma harekâtıdır. Bu acıyı onlar her gün yaşıyorlar.
Bu nedenle Filistin, İsrail meselesini analiz ederken bu bilgiler ışığında yapılmalı.
Çünkü, Mekke’nin Fethi’nde düşmanlarına “gidin serbestsiniz” diyen Peygambere iman ettiği gibi, Benî Kurayza’da Yahudileri kılıçtan geçiren Peygambere de iman ediyor. Nerede nasıl davranması gerektiğini bu ümmet çok iyi bilir.
Öte yandan madalyonun bizden tarafa bakan tarafından Filistin, Hamas ve İsrail bağlamında meseleyi analiz etmek gerekirse; anlaşılan 2010’lu yıllarda Arap Baharı ile yaşadıklarımız gibi, ülkemize doğrudan sosyolojik, ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda maliyetler ortaya çıkaracak bir süreç olacak.
Her ne kadar ülkemizi sosyal ve ekonomik açıdan sıkıntılı bir durum söz konusu olsa da, milletimizin ve devletimizin çıkarları, kardeşlik duygusuyla, dünyanın neresinde olursa olsun, bütün toplulukları hiç şüphesiz sahiplenmek, onların hukuklarını korumak için adım atmak şeklindedir ve bu büyük devlet olmanın şanındandır.
Ancak büyük devlet olmanın temel şartı, önce kendi topraklarında sağlam ve güçlü olabilmektir.
O nedenle Ülkenin, milletin ve devletin çıkarları söz konusu olduğunda duygusal biçimde meselelere yaklaşmak yerine akılcı ve de gerçekçi, devlet ve millet odaklı hareket etmektir.
Tüm bu olan bitenlerin arka plânını doğru okuyabilirsek doğru cevap verebiliriz ve başımıza daha az felâketin gelmesi için hazırlıklı oluruz.
Senaryoyu iyi okumak ve yazanlara okutmak gerek, bu filmi baştan kabul edersek bize de figüranlık düşer.
Elbette taktir Allah’ın. Ama mümin de, akıl sahibi de akletmeyi ve bir olayı soğukkanlı ele alıp olabilecekleri düşünerek strateji geliştirmeyi bilmeli.
Açıktır ki bu olaylar sonucu dünyayı çok zor günler bekliyor.
Selam ve dua ile…