Siyaset, özenli bir dil ister
Siyaset, özenli bir dil ister
Siyasetçiler, demokrasinin daha ileriye gitmesi için konuşmalarına ve üslûplarına çok dikkat etmek zorundadırlar. Türkiye’de siyasetçilerin kitleler üzerinde büyük etkileri var. Bazı siyasetçiler, yıkıcı, parçalayıcı, bazıları birleştirici üsluplarıyla tarihe geçmişlerdir.
Türkiye’de bugün siyaset, pragmatizmin de ötesinde çok oportünist bir düzlemde güncel gerçeklik algıları üzerinden tabanlarındaki kitle dikkate alınarak yapılıyor. Türkiye önemli bir toplumsal değişim yaşıyor. Liderler bu toplumsal değişimin kodlarını iyi okumak zorundadır. Halkımızın siyasetçilerin bu üsluplarından hoşlandığını hiç sanmıyorum. Halk bu üsluba antipati ile yaklaşıyor.
Siyasetçi, ne diyeceğinden çok ne demeyeceğini bilmek zorundadır. Dolaysıyla milletine hizmetkâr olmaya aday olmayan her siyasetçi ve siyaset anlayışı öyle veya böyle millete kaybettirmeye adaydır. Düzgün ve sorumluluk bilincine sahip bir siyasetçi, daima ‘kahramanlık’tan ‘boşboğazlık’tan ve ‘kurusıkı’dan kaçınmalıdır. Zira, siyasetçinin yersiz kahramanlık ve boşboğazlığının faturası neticede bütün bir toplum yani millet tarafından ödenir.
Kemal Tahirden, Atila İlhandan yüz çeviren Türk Solunun bir kısmı; Anarşizmin soytarılığında; bir kısmı; Küreselci Emperyalistlerin kucağında; Kemalist söylemlerle gün kurtarmaya çalıştılar. Ama sonuç; Üsküdar Sahilinde, “şarap ayinleri” oldu. Bir içkiye, bir dekolteye, koskoca insanlık mücadelesini, ezilmişliğe sattılar.
Son günlerde gündemde olan “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi” tartışması sürerken, herkesin düşüncesi, içinde olup da dışına vuramadıkları bir bir açığa çıkıyor. Çürük elmalar koku yaymaya başladı. CHP’li vekil İbrahim Kaboğlu Sultanahmet’in de ibadete kapatılmasını önerdi. Kaboğlu’na tepkiler çığ gibi büyürken, CHP milletten ne kadar uzak olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu zihniyetteki kişiler, müze, heyke, rakı bir de baş örtüsü açarlar.
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi meselesine fazla girmek istemiyorum. Çünkü gazeteci yazar Murat Bardakçı, CNN Türk’te Hakan Çelik’in sorusuna, Ayasofya’nın İstanbul’un fethini sembollemesi olduğunu, “Kılıç hakkı diye bir şey vardır.” diyerek en güzel bir şekilde ifade etmiştir. 1453′ de Fatih Sultan Mehmethan fethetmiş Ayasofya’ yı cami yapmış, sonra birileri gelsin müze yapsın, ayıptan öte mücadeleyi verenlere ve Fatih Sultan Mehmet’e ihanettir. Ayasofya fethin sembolüdür, Fatih Sultan Mehmet Han’ın emanetidir. Tartışma bitmiştir.
Müslüman Türk Milleti görüyor. Biri Ayasofya yetmez, Sultanahmeti de müze yapalım der, Öbürü “Erdoğan Libya petrollerinin peşinde buna izin vermeyiz” der, biri alışveriş yapmayın, ekonomiyi durduralım twiti atar. Bunlar hangi ülkenin milletvekilleri?
Düşmanı dışarıda aramaya gerek yok içimizde ki engerekler bize yetiyor zaten. İşte bu nasıl bir savaş iç savaş Türk’müş gibi Türk’e düşman… Ayıkla ayıklayabilirsen pirincin içinden taşları, adamlar hainiz diye bağırıyor resmen. Şu kendilerini bilmezlere biri söylesin.. Vaktin de sizin atalarınızın barış deyip masada dağıttıklarını şimdi Osmanlı torunları canını ortaya koyarak geri alıyorlar.
Milletin değerlerinden uzak, yapılan hastanelere “ya bu kadar insan hasta olmazsa..” diyen, yapılan askeri operasyonlara “askerimizin orada ne işi var.” diyen dar vizyonlu bakış açınız sebebiyle bu halk size bu ülkeyi yönetme fırsatını asla vermeyecek..
Milli şairimiz Üstad Mehmet Akif Ersoy’ un sözlediği gibi; “Saygısızlık elverir Bir parça olsun arlanın. Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın’.
Zamanında Camileri ahır yapan atalarının müze yapmayı düşünen torunları soyaçekim bu olsa gerek !!
Ancak unutmamalılar ki; eski Türkiye yok karşınızda, tükürüğümüzle boğarız sizi!
Selam ve dua ile…