Âgâh Olmak Lazım
Âgâh Olmak Lazım
Aynı coğrafyada, aynı geçmişi yaşayan insanlar topluluğu, kendini diğerinden çok farklı ve daha değerli görür ya, ne yaman çelişkidir aslında.
Tevazu sahibi olmak ve zelil olmak arasındaki farkın önemini, en az vakar ve kibir arasındaki o ince farkı bildiğimiz kadar öğrenmeliyiz. Bu yol çetindir, her gördüğüne/duyduğuna takılmak hız ve ivme kaybettirir; hafazanallah yol ve yön kaybettirir, zelil eder.
Bir insan kendini eksik ve ezik görüyorsa bu duyguyu mal, mülk, şöhret, makamla kapatmak, telafi etmek ister. Esas problem kendi özünde, kişiliğindedir. İnsanlara hükmetmek onun enaniyetini okşar.
Tabiki insan kendini değerli görecek. Kendi değerini bilmek ile kendini başkalarından üstün görmek arasında çok ince bir çizgi var. Lakin insanların değeri ürettiği kadardır. Kimi emtia, kimi fikir üretir. Sözüm kibir budalası olup, kendini herkesten değerli görerek başkalarına erdem satanlara.
Mevlana‘nın Mesnevi’de geçen şu muhteşem sözü geldi aklıma; teşbih de hata olmaz, “yerde göllenmiş at idrarında yüzen saman çöpüne konan sinek; idrar birikintisini derya, saman çöpünü gemi, kendini de kaptan-ı derya sanırmış.”
Bazen bir tek cümle hiç bir söz söylenmeye gerek kalmayacak şekilde mükemmel bir şekilde izah eder. Hakikat aslında çok açık olduğundan sadece görmek isteyenlere ışık tutmak yeterli olacaktır. Gözlerini ve gönüllerini zihinleri ile birlikte karanlıklara mahkum edenlere sunulacak bu ışık, belki de dünya hayatlarını zindana çeviren bu insanların ahiretlerini nurlandırmalarına neden olabilecektir.
Bu devirdeki mücadelenin temelini dostu ve düşmanı çok iyi tanımak diye düşünüyorum. Zira düşman dost kılığında dolaşmaktadır. Dost maskesinin düşmesi düşmanın iyi tanınmasına bağlıdır.
Düşmanlarımızın gücüde zaafı da sahip oldukları kibridir. Çünkü bu kibir, kendileri gibi olanlarla işbirliği yapıp saltanatlarını sürdürmelerine ve en ufak bir itirazı hazmedememelerine neden olmaktadır.
Bu kişilerin insan suretinde ortada dolaştıklarına aldanmayın, hesabın sorulacağı gün nasıl yaşadılarsa o suretle haşrolacaklardır. İstedikleri kadar “yeryüzünde böbürlenerek yürüsünler, ne yeri yarabilecek ne de boyca dağlara ulaşabilecek”(İsra 37) ‘lerdir.
Selam ve dua ile..