Yollayın Gitsin Sevginizi Sevdiğinize!
Yollayın Gitsin Sevginizi Sevdiğinize!
Kapanma günlerinde her ne kadar baharı pencerelerden ya da balkondan yaşasak da Anadolu’nun en önemli bahar bayramlarından biri olan Hıdırellez kapımızı çaldı.
Her canlı doğar, büyür ve ölür. Mevsimler de böyledir. Bahar bir doğuş, yaz gelişme, güz olgunluk, kış da bir uykuya dalıştır. Bu nedenle mevsimler arasında baharın önemi büyüktür. Ya da bahar diğer mevsimlerden farklıdır.
İnsanın güzelliğinin, gençliğinin, heyecanının, dorukta olduğu yılları ömrün baharı olarak nitelendirilir. İnsanlarda böyle de tabiatta farklı mı? Tabii ki değil, tabiatta da bahar şenlik, tazelik ve canlılıktır. Baharın gelişiyle tabiatta köklü değişiklikler olur. Bahçeler, kırlar renk renk çiçeklerle bezenir. Her taraf yemyeşil olur. Her yerde bir canlılık ve şenlik havası görülür. İnsanlar kışın vermiş olduğu uyuşukluktan, rehavetten kurtulur. Herkes coşar, yerinde duramaz
olur.
İşte bu nedenle, baharın gelişine mevsimlerin yaşandığı hiçbir yerde kayıtsız kalınamaz. Ancak bu ilgi Türk Dünyası’nda biraz daha fazladır. Dolayısıyla Türklerin yaşadığı hemen her yerde baharın gelişiyle birlikte Nevruz ve Hıdırellez kutlamaları görülür. Bu kutlamalar da sayılamayacak kadar çok adet ve geleneklerimizin ortaya çıkmasını sağlar.
Göz ağlarsa halk, kalp ağlarsa Rab teselli eder. İnsan insana sunmuyor çiçeğin arıya, suyun taşa, ormanın hayvanlara sunduğu güzellikleri.
İnsan!
Ne ile iyileşir kalbin,
Ne güzelleştirir giderek çirkinleşen yüzünü?
Gazali, insanın şuur altında kendisinin bile farkında olmadığı birtakım fenalıkların ve çirkinliklerin yattığını kaydetmektedir. Bu iç şuurdaki gizli eğilimler harekete geçirici bir müsait ortam oluştuğunda hemen açığa çıkıverirler. Mevlana yılan benzetmesinde bu gerçeği ne güzel tasvir eder: ‘Yılan kış mevsiminde cansız hale gelir, adeta donar, öyle ki dokunsanız kıpırdamayacaktır. Bir çocuk bile onunla oynayabilir. Ancak gün ışığında şöyle bir ısınmaya görsün, bütünüyle değişir ve ejderhalığını gösterir.’
Yine ‘Mesnevi’de Mevlana; insandaki gizli eğilimlerden söz ederken çağımızın psikoloji uzmanlarını geride bırakan şu tespitte bulunur: ‘Eğilimler, köpekler gibi uyumuştur. Hayır ile şer içlerinde gömülüdür. Güçleri kalmadığından uyumuşlardır böyle. Tıpkı kütük gibi cansız bir halde, fakat bir leş kokusu gelmeye görsün hırs ‘sur’u üfürülüverir, yüzlerce uyumuş köpeği uyandırır uykudan. Evet öylesine kuzu kuzu uyumuş olan bu köpeklerin uyanması için bir leş kokusu yeterlidir. Seyret didişmeleri, gürültüleri!’
İnsan insana yüreği kadar yakındır.!
Yollayın gitsin….
Sevginizi sevdiğinize..!
Kalmasın yarına …
Yarın olur belki siz olmazsınız…
Darda kalanların yardımına yetişen Hızır ile denizlerin sultanı İlyas’ın buluştuğu gün olan Hıdırellez kutlu olsun. Havaya, suya ve toprağa gelen bahar, ruhlarımıza ve bedenlerimize de şifa olsun, can versin. Dirilişimize vesile olsun.
Selam ve dua ile…